GüncelOto Teknoloji

‘Rekabet için bütünsel politika şart’

OSD Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Eroldu, Çin’in AB’ye ihracatının hızla arttığını belirterek, “AB bizim en büyük pazarımız. Türkiye otomotiv sanayinin performansını devam ettirmesi, rekabetçiliğini devam ettirilmesi için ortaya konacak bütünsel politikalar önemli” dedi.

Mehmet Emin AVCI

TÜRKİYE otomotiv sanayisine yön veren 13 üyesiyle sektörün çatı kuruluşu konumunda olan Otomotiv Sanayii Derneği (OSD), 2023 yılının Ocak-Mart dönemine ait üretim ve ihracat verilerini düzenlenen basın toplantısında açıkladı.

OSD Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Eroldu, toplantı sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Eroldu, ek vergiler sebebiyle Çin’den gelecek yatırımları kaçırmış olabilir miyiz? şeklindeki soruyu şöyle değerlendirdi: “Aslında tam tersine, buradaki üretimi desteklemesi lazım yani çünkü oradan ithalat olarak geldiği zaman yüzde 40 vergiye tabi ama Çinli marka Türkiye’de yerli üretim yaparsa o vergiye tabi değil. Bu tür vergilerin teorik olarak ülkedeki üretimi desteklemeleri lazım. Ama tabii yerlilik seviyesinin belli kuralları var biliyorsunuz. Bir malın yerli olması için yani yalnızca montajını orada yapmak; o malı yerli kılmıyor. Sonuçta muhtevasının da belli oranda, o ülkede yapılmış olması lazım. Öyle bir fark var. Yoksa öbür türlü; 10 parça olarak araba ithal edip, burada lastikleri takıp, yerli diyebilirsiniz. Öyle bir şey yok sonuçta.”

‘ÇİN TEHLİKESİNE KARŞI BÜTÜNSEL POLİTİKALAR ÜRETMELİYİZ’

Eroldu, Çin’in AB’ye ihracatının hızla arttığı ve bunun Türkiye için tehlike olup olmadığı yönündeki soruyu şöyle yanıtladı:

“Bir kere Türkiye’de ciddi bir kurulu otomotiv kapasitesi var. Bizim toplam 2 milyon araçlık üretim kapasitemiz var. Dolayısıyla Avrupa’da-hep bunu da konuşuyoruz- tehditleri var. Onları da bir tarafa koyalım. Bir milliyetçilik akımı; yerinde üret. İşte bunların, Avrupa dışına çıkarılması var. Bir de pazara yakın olma, yeni teknolojilerle, yani araçların içindeki maliyet yapıları değişeceği için de pazara yakın olma da ön plana çıkacak bir miktar. Türkiye otomotiv sanayinin performansını devam ettirmesi, rekabetçiliğini devam ettirilmesiyle alakalı. Yoksa Türk otomotivin az evvel de rakamlarını gördük. Tesislerimiz modern, tesislerimizle bir sıkıntımız yok. Türk otomotiv sanayinin ana konusu, her zaman rakip ülkeler arasında rekabetçiliğini koruyabilmesini sağlamasıdır. Bu rekabetin de bir sürü boyutu var. O boyutta-onun için diyorum ya-bu bütünsel politikalar önemli. Şimdi bir yandan bizim karşımızda, hem bizden daha rekabetçi ve daha ciddi anlamda teşvik veren ülkeler var. Bunları görmezden gelemeyiz. Bunlara göre de ülkenin sanayi politikasını tekrardan bütünsel olarak gözden geçirmesi lazım. Bütünsel politikalar; bunu satışıyla, üretimiyle, teşviğiyle, vergisiyle, yani otomotiv sanayisini nasıl bugün Amerika; gidip “395 milyar dolar yatırım yapacağım”, işte “Ben bununla yeşil hidrojeni veya üretim tesislerindeki yeşil faaliyetleri destekleyeceğim” diyor. Sonuçta bu ülkenin de bu konulara belli bir bütünsel bakış açısı ile belli bir bütçe ayırması lazım. Bu sanayileri daha ileri taşıması için.”

İHRACATTA YENİ PAZAR ÇALIŞMALARI

Eroldu, ihracat pazarlarının çeşitlendirmesi çalışmaları ile ilgili olarak da şunları söyledi: “ Son dönemlerde ortaya çıkan, büyümeye çalışan pazar, Kuzey Afrika başta olmak üzere Afrika ülkeleri. Burada, Türk otomotiv sanayinin-onu aslında OİB rakamlarından da görebiliriz-Mısır, Fas, Cezayir gibi ülkelerde de hareketlenmenin başladığını görüyoruz. Şimdi tabii her markanın o yönde çalışmaları var.”

‘TÜRKİYE’DE ŞU ANDA YETERLİ BİR AR-GE TEŞVİĞİ VAR’

Eroldu, Ar-Ge ve inovasyon konusunda verilen teşvikler ve dünyadaki örneklerle ilgili soruyu şu şekilde yanıtladı: “Bugün dünya çapındaki tek bir markanın en azından 30-40 bin kişilik Ar-Ge yapısı var. Bir de tabii sizin bordonuzda olanlar ya da network’unuz yani yarattığınız ekosistem var. Biz Türkiye’de bir taraftan da aslında ekosistem de yaratmaya çalışıyoruz. Çünkü bütün her şeyi kendi bordronuz üzerinden yapmanız da doğru değil. Yani bir ekosistemin olacak, ekosistem herkese, markalardan bağımsız olarak çalışacak. Ama siz de ana işleri kendiniz yapacaksınız. Böyle bakınca bizim rakamlarımız düşük. Şimdi bu niye artacak? Türkiye’de şu anda yeterli bir Ar-Ge teşviği var. Türkiye’deki Ar-Ge teşvikleri kötü değil. Onu da söylememiz lazım. Gelir vergisi teşviği de var. Ayrıca yaptığınız harcamaları da kurumlar vergisinden 2 defa indirebiliyorsunuz. Aslında bunlar rekabetçi teşvikler. Bir de tabii Batı Avrupalı ülkelerin şu anda büyük kısmını yani Ar-Ge işlerinin büyük kısmı; işte İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya gibi ülkelerde yapılıyor. Şimdi oradaki maliyetlerle Türkiye’deki mühendislik maliyetleri arasında da bir makas var. Bizdeki mühendislik kapasitesi, yetkinlik ve yetenek olarakgayet iyi seviyede. O yüzden de bu Avrupa’dan Türkiye’ye ve Türkiye benzeri ülkelere doğru nasıl daha önce üretimler kaydıysa, Ar-Ge etkinlikleri geliştikçe Ar-Ge’ler de kaymaya başlayacak. Bundan bizim yararlanmamız lazım. Çünkü bunlar aslında bir yerde Türkiye’deki üniversiteleri tamamlıyorlar. Bu çocuklar, bizim gibi şirketlerde, mesela hep şikâyet olur “turnover fazla” diye ama aslında bu turnover, bunlar yurt içinde kalıyorlarsa iyi bir turnover. Yani bunlar bizim gibi şirketlerden çıkıp başka şirketlerde gene Ar-Ge yapmaya devam ediyorlar. Ülkenin yüksek lisans eğitimi gibi düşünün bunu. Bu tür Ar-Ge Merkezleri’nin ülkeye böyle bir katkısı da var. Ama bunu artırmak yolunda da bu tamamen bizlerin yani Türkiye’deki otomobil üreticilerinin ana firmalarıyla olan ilişkileri ve kendilerini onlara ispatlamaları, kanıtlamaları, bir şeyin sonuçları.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir